Ispanak, fasulye, biber ve yumurtaları almıştı. Almıştı almasına ama asıl mesele onları satmakta. Bir kere tezgâhı tertemiz olmalı. Zaten taze olan ürünleri, tertemiz tezgahından dağılmalı alıcılarına. Parası neyse önceden ödemiş, en tazesini çoktan seçmişti. Elinden gelenin fazlasını yapıyordu, ama ne çare! Üç çocuğu, hasta kocası, hepsi yorgun ellerine bakıyordu. Elleriyse, duaya durmuş, bugüne de şükür […]
Kısa ve Öykü 3. Sayı
Kısa ve Öykü’nün 3. sayısından… …Zihin tiyatroları birbirine karışırken yaşlı adamın küçük kızı mı gerçekmiş, yoksa sessiz genç kızın ağacı mı? Kim varmış, kim yokmuş? https://drive.google.com/file/d/1hVS5aQrmgT5178pYYMh0ekRF89r5bL2z/view
Gelincik
Yarınından habersiz her canlı gibisin gelincik. En çokta insan gibi… Toprağa sıkı sıkı tutunmuş dalların fayda etmez sonsuzluğa ulaşmana. Her an dağılabilir yaprakların, hatta küçücük bir rüzgarla. Çaresiz bir varoluş çabası seninkisi. Tıpkı bizim gibi. Bir anda bitiverecek ömrüne göre seçtiğin yalnızlıksa, hayret verici. Uçsuz bucaksız tarlalarda sen orada, bir diğerin kim bilir nerede? Dağılır […]
Anahtar
Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba. KISA VE ÖYKÜ dergisinin 2. sayısında, 200 kelime sınırıyla birbirinden keyifli öyküler yayınlandı. Öyküm ANAHTAR ‘la bende bu yayında yerimi aldım. Okumak isteyenler için ücretsiz indirebileceğiniz dergi linkini paylaşıyorum. Sevgilerimle… Ücretsiz indirme linki…
KAYIK VE O
Mavinin sarmaş dolaş tonları arasında bir küçük kayık gördüm. Rüzgarla şımarık bir iş birliğine girmişti. Sahibinin sözü dışına çıkıyor olmak onu haylazca gülümsetiyordu. Küçük salınımlarla, yavaşça derinlere doğru ilerleyen bu kayık kimdi? Neden bu kadar yalnızdı? Çılgın bir düşünceyle gülümsediğini varsaydığım kayığı, şimdi de hüzünlü bulmaya başlamıştım. Salınımları bana bir kederi hatırlatıyordu. Varsaymak yerine sormaya […]
Öylesine bir kadın (ANNE)
Kim olduğunun önemi olmayan ve dünyaya doğan her insan kadar değerli bir kadınla, bir anneyle sohbet ettim. Genç sayılmasa da yaşlı da görünmeyen bu kadına yaşını soramamıştım. Öyle güzel anlatıyordu ki, yaş gibi bir detayla yüzeyde kalmak istemedim. Bana, yaşadıklarına karşın nasıl ayakta kaldığından bahsediyordu. Eşini talihsiz bir kazada kaybettiğini, henüz 23 yaşındayken iki kızıyla […]
Islak Salıncak
Oyun parkının ıslak salıncağı Ben sana koşarak gelirken, Sen nasıl üzersin beni! Saklansaydın ya yağmurdan, Gelecek arkadaşım, sakın ıslatma beni… Oysa bir hareketinle uçardım havalara Neşem karışırdı semaya Şimdi sen üzdün ya beni, Gözyaşlarım da ıslatsın seni! Müge Anda (Karahan ve Bade ‘ye)
Canım Dedeciğim
Deden öldü dediler. Gıcırdadı somyanın ayakları, Bırakıverdi kendini, sözlerin ağırlığı Dört yaşında ne anlarsın ki sen Yolun sonunu bilir mi başındaki? Ağlamayın dedim, ölünce ne olur ki? Göremezmişim meğer Oysa yeni başlamıştı görmeye gözlerim Çok güzeldi pos bıyıkları, Hele çizgili pijaması, Seni bir daha göremedim, Canım dedeciğim… ( 1988 Sonbaharından… Dedem Osman ANDA’nın anısına )
Kardeş Karmaşası
Neden bebek arabasına hep o oturuyor, Oysa benim ayaklarımda yoruluyor. Ondan büyük olabilirim, Ama ben hala büyümedim. Yine peşimde misin sen küçük cadı? Of! Kim dağıttı odamı. Ver dedim sana oyuncaklarımı, Başladı ağlamaya Neyse tamam, ağlama. Yine ilk ben koşarım sana Kıyamam ki gözyaşlarına, Birde o pembe ayaklarına. Müge Anda ( Kardeşim Merve Anda Peynirci […]
Yağmur Taneleri
Sırt sırta, bazen yüz yüze dönerek süzülen yağmur taneleri… Birbirlerine hasret bir yolculuğa çıkmışlar. Üstelik, yan yanayken…Ne tezat ama! Onca uzunluğuyla, sanki bitmeyecek bu gök yolculuğunda, birbirlerine dokunamadan, bir seyirle geçip gidecekler yanı başlarından. Belki de kavuşma ümitleri olmasa dayanamazlardı. Onları izlemeye devam ediyorum. Görüyorum ki; akıllarında bir nehir var, keşke ulaşabilseler. Hayallerini süslüyor. Doyasıya, […]